115)  2008 yılında, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi - Sosyal Bilimler Enstitüsü - Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalında, öğrenci olan Sayın Sakine Ak, Yüksek Lisans Tezi olarak "Bilgi Kitabı"nı konu alan bir çalışma sunmuştur. Tezinin sonuna da,  Bilgi Kitabı'nı, İngilizceye çeviren kişi olan Sayın Sevin Hanım  ile yaptığı mülakatı (Hiçbir değişiklik yapmadan) eklemiştir. Bu mülakatta aktarılan bilgiler, Bilgi Kitabı ile ilgilenen herkese  faydalı olacaktır.

 

Sayın Sakine AK'ın 2008 yılında,Yüksek Lisans Tezi olarak hazırladığı çalışmasının Eklerinden aynen alınan mezkur röportaj aşağıdadır..

...............................................................................................................

EKLER :

EK.1. Sevin Hanım İLE YAPILAN MÜLAKAT

Sevin Hanım ile yaptığımız mülakat sonucunda Mevlana Yüce Vakfı ile ilgili bazı iddia ve gerçekleri yine kendi içlerinden bir kişiden dinleyerek daha objektif yansıtabilme imkanı bulduk. Sorduğumuz her soruya cevap verdi. Tabi bazı cevaplar bizi çok tatmin etmedi. Aldığımız cevaplarda katılmadığımız çok yer oldu. Ancak cevapların hiçbirine müdahale etmedik. Müdahilde olmadık. Biz sorduk o cevapladı. Zaten bu mülakattaki amacımızda olanı olduğu gibi yansıtarak araştırmamızı objektif temellere dayandırabilme gayretiydi.

Ayrıca bu mülakat, araştırmamız içinde vakıfla ilgili ele aldığımız bazı iddialarla da ters düştü. Ancak biz araştırmamızı hem bu iddialara hem de Sevin Hanım'ın olumlu açıklamalarına yer vererek ele almayı uygun gördük.

İlk önce sizi tanıyalım, kendinizi tanıtır mısınız?

Ben 23 yıldır burada görev yapıyorum. Bilgi Kitabı ilk çıktığı günden beri bu işin içindeyim. Bilgi Kitabı'nı kanaldan yazan Bülent hanımla uzun süre çalıştım, hala da görüşüyoruz, hafta sonu birlikteydik. Meslek olarak ressamım. İzmir Amerikan Kız Koleji'nden mezunum. Aslen Ankara'lıyım ama uzun süredir burada yaşıyorum. Evliyim bir çocuğum var. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nden mezunum. Bir süre İstanbul'da yaşadım. Daha sonra İzmir'e dönüş yaptım.

İlk tanışmanız nasıl oldu Bilgi Kitabı'yla? İlginizi çeken neydi bu kitapta?

Önce meditasyon yapıyordum İzmir'de. Meditasyonu 1973'te İzmir'e getiren benim. Hocaları davet ederek ilk başlatan benimdir. Bu arada bir dernek kurmuştuk eşimle. Yine bizim evde oluyordu toplantılar. Bu sırada bir arkadaşım ilk altı fasikülü verdi. 1984 yılıydı. Oku bakalım sen okumayı seversin dedi. Okudum benim aradığım şeylerdi hepsi. Tanışmak istediğimi söyledim. İstanbul'da ama gelince ben iletirim dedi ve işte ilk toplantıya davet edildim, o gün bugündür işin içindeyim.

Beni çeken neydi burada? Beni çeken Uzak Doğu Felsefeleri ve bütün dinlerini bir bütünde birleştirme amacı ilgimi çekti. Çünkü din için insanların birbirinin canına okumaları açıkça saçma geliyor bana. Küçükken de böyle düşünüyordum zaten şimdide. Hepsinin bir bütün olduğu biliyorum, hepsinin özü aynı şey. Ama farklı yerlerde ve zamanlarda geldiği için farklı inanılıyor. Hepsinin özü aynı şey. Zamanın şartlarına göre uygulamalar farklı olmuştur. İnsanlarda birine inanıp diğerini reddetmişler buda bana saçma geliyor. İnsanlık adına yüz karası gibi geliyor bana. Dolayısıyla insanları birleştirmeye çalışan bir kitap varsa bende bu kitaplayım dedim

Genel olarak vakfınızın faaliyetleri nelerdir? Neler yapıyorsunuz?

Bizim vakfımız hayır vakfı değil. Bütün çalışma Bilgi Kitabı'nı açıklamaya, anlamaya yöneliktir. Bu kitabın enerji yüklü bir kitap olduğunu okuyup görmüşsünüzdür. Işık foton siklon tekniğiyle yazılmıştır. Her harfine her an dünyanın içindeki kozmik enerji yüklenir. Enerji yakın plandan yüklenir ve insanın enerji alması sağlanır. Ve bu şekilde insanların enerji almaları sağlanır ve temel gereksinimdir buda kitabımızda yazıyor zaten. İnsanlar kozmik enerji çekemezlerse bilinçleri kapanır. Bilinçleri uyanmazsa hiçbir şey yaptıramazsınız insanlara. Bilinçlerin uyuması adına yapılan faaliyetler din adına olsun, siyaset adına olsun ne adına olursa olsun son derece tehlikeli ve yanlış olduğunu düşünüyorum. Bilgi Kitabı'nın bunu temelden hallettiğini düşünüyorum. Yani o enerjiyi bize yakından yükleyerek bizlerin bilinçlerinin uyanması, yükselmesi ve bilinçlenmemiz gerekiyor.

Dünyamız son altı bin beş yüz yıldır düşük enerji çağındaydı, kitapta da okumuşsunuzdur bunu. Dolayısıyla insan bilinçleri kozmik enerjiye paralel gittiği için insan bilinçleri de düşük seviyedeydi. Uykudaydı yani. 2000 yılında 26 bin yıllık bir kozmik evreyi tamamladı dünya. Ve şimdi en düşük enerjiden en yüksek enerjiye doğru bir bilgi akışı var. Ne olması gerekiyor en düşük düzeydeyken uyanması gerekiyor. İnsan uyanmış gibi mi şuan? Hayır. Bu kadar birbirinin gözünü oymak uyanmak olmuyor. Buna tek bir neden var egoları. Başka hiçbir neden yok. Ego türevleri nedir? Korkular, arzular, tabular vs. çok şey var. Bunlar ego türevleridir insanları olduğu yere saplar. Değişimi, dönüşümü engeller. Değişim olmadığı zaman işte bu kavgalar olur. Dünya değişim dönemidir. Enerjiler değiştiği zaman her şey değişir. Bitkiler değişiyor, hayvanlar değişiyor, enerjiler değişiyor. İnsan değişmeyeceğim diye tepiniyor. Ne oluyor değişmeyince başı beladan kurtulmuyor. Bütün bunları aşabilmemiz bilince bağlı. Bilinçlenmezsen yanamıyorsun, uyanamazsan bilinçlenemiyorsun bir kısır döngü içinde. Din kitaplarına dikkat edin. Son altı bin beş yüz yılda verilmiştir ilk din kitabı yani ilk kitaplı peygamber Musa ile başladı. Hz Muhammed ile bitti son peygamber de o. Niçin verildi bu dinler? İşte insana birde özgür irade verilmiş, seçme hakkı var. Seçme hakkı nerde bitiyor seçtiği şeyler kendine geri dönmeye başladığı zaman. Mesela adam öldürdüğün zaman sende bir gün öleceksin bundan kaçış yok. Etki tepki yasalarına tabiyiz.

Son altı bin beş yüzyılda din kitapları veriliyor, bu özgür irademizden dolayı. Yani özgür irade ne için verildi? Bir görev var yaradılışta. Birlikten çokluğa doğru yaradılış kısımları bizde çokluğun olduğu kısım boyutlarında yaşıyoruz. İnsana verilen görevde tekrar o çoklukta birlik denge ve yüksek bilinç seviyesine geri dönmek. Onun için Allah halefimdir der kendi ruhumdan verdim der. Çünkü insan büyük bir varlık. Ama bilinç uyandıktan sonra o büyüklüğe ulaşıyorsunuz. Seçme hakkı veriliyor. Bizi uzaktan kumanda ile yönetselerdi bilinç olmazdı, Robot olurduk ama değiliz bize verilen görev o değil. Kendi bilincimizle o birlik noktasına dönmek zorundayız. Ve şimdi bunun zamanı artık. Evren yaratılalı kaç zaman olmuş artık bilinçlerimizin de o evreye geri gitmesi lazım. Son altı bin beş yüz yıl içinde sistem bize bakıyor bu insanlık hiç oralara gelecek gibi gözükmüyor. Uyanmadığınız zaman o özgür iradeyi kullanamıyorsunuz

Bir bakıma Allah'a tekrar dönmek gibi bir şey mi anlattığınız? Çoğuldan bire doğru bir geri dönüş sanki!

Allah'ın bütün yaratılanların birliği olduğunu düşünüyorum. Yani zannedilen gibi cennette oturan sakallı bir baba yok tabi. Böyle bir Allah hiçbir yerde yok Bunlar son derece yanlış düşünceler. Öyle bir düşünce olduğu zaman ona rüşvet de vermeye başlıyorsunuz. Dua edip namaz kılıp yaptığım kötülüğü atlatırım gibi, ne oluyor Allah'a rüşvet veriyorsunuz. Onu da sizin gibi zannediyorsunuz, böyle bir şey olabilir mi. Mesela kurban keser cennete giderim böyle bir şey olmaz. Kendini kurban edeceksin. Kendi egonu kurban edeceksin. Bütün bunlar Allah kavramının değişmesiyle olabilecek şeyler. Cennette oturan bir Allah yok bunu sizde biliyorsunuz. Ne diyor ben her yerde hazır ve nazırım sana da şah damarından daha yakınım. Bu ne demektir gördüğün her şey Benim. Sende Benim. İşte insanlık bu Allah kavramını kavradığı zaman evreni kirletmeyecek onu kavramak lazım.

Yani Bilgi Kitabı'nda şekli bir ibadet yok kutsal kitaplarda olduğu gibi. Kalbi bir ibadet var yani.

Şekli ibadet olması lazımdı ilk başta. Bilinci uykuda olan bir insana ne anlatacaksın. O yüzden biraz korku biraz huşu veriliyor kitaplarda. O'nun karşısında hizaya gelmesi için. Ama bilinçlenen insanın artık buna ihtiyacı yok. Bilinciyle bütün bunları bulması lazım zaten. Bilgi Kitabı bir tek şey söyler akıl, mantık, şuur ve ne yapabildiğindir. Bunu başarmamız gerekiyor. Din döneminde kazandığım hoşgörü, diğergamlık vs. işte bunları nerde kullanmalıyım bu önemli. Mesela Bilgi Kitabı ne der, iyi niyet. Ama aklın muhakemesinde olmayan iyi niyet zarar getirir. Akıl kullanılacak bu devrin şartı bu. Bakın akıl, mantık, şuur içinde hisler yok duygular yok. Bunlar ego türevleridir.

Peki insana has özellikler olan sevme hissetme özelliklerini nasıl açıklıyorsunuz? Bunları nerde kullanıyorsunuz?

Kullanıyoruz tabi. Bende evlat sahibiyim. Mesela oğlumu çok seviyorum. Ama her dediğini yapmıyoruz. Bu sevmek değildir. Nerde ne yapacağını bilmektir sevmek. Gerekeni vermek. Çünkü karşı tarafın evrimini durdurmak gibi bir lüksümüzde yok. Eğer birine her istediğini yığarsak o nasıl evrim yapacak? Nerde neyi yapmak bunun ayrımı akılla oluyor. Onu uyandırmak için de kozmik enerji çekmek gerekiyor. Vakfınız ne iş yapar dediğiniz için bütün bunları anlatıyorum. Bütün çalışmalarımız o enerjiyi çekmek içindir. Vakfımızda bunun içindir. Çalışmalarımız, seminerlerimiz bunun içindir.

Seminerlerinizde fasiküller mi okunuyor sürekli? Neler yapılıyor?

Devamlı okuyoruz. Çünkü yeni enerjiler yükleniyor.

Yani her okunduğunda farklı şeyler mi veriyor okuyana?

Size yakın planda dünya hangi enerjideyse size onu verir. Işık foton siklon tekniğiyle yazılmış. O gün size yakın planda hangi enerji yüklenmişse size onu verir. Ama bu denetimli bir yükleyiştir. Bilgi Kitabı'nın önemi de burada. Işık foton siklon tekniği denetimli bir tekniktir. Ölçer biçer ne kadar almanız gerekiyorsa o kadar verir. Bir toplantıda yüz kişi varsa herkes farklı enerji alır. Ogün yüklenenleri alır. Hiç noktasından başlar onun alabileceği kadar verir. Herkes ne kadar alabilecekse o kadar alabilir ama alır. Ve hızlı bir şekilde alır. Bulunduğu noktadan yükselmeye başlar. Devamlı çalışmalara katılmak Bilgi Kitabı'nın çalışma programını takip etmek gerekir. Okuyoruz bitince başa dönüyoruz. Aynı kitabı okumuyorum ki. Her okuduğumda farklı bir enerji alıyorum. Ben 23 yıldır okuyorum, İngilizce çeviriyi ben yaptım. Bir cümleyi neredeyse kaç bin kez okumuş gibiyim ama o zaman okuduğumla şimdi okuduğum arasında çok fark var. Çünkü bilinciniz yükseldikçe kitapta size bir üst boyutunu açar. Kuran-ı.Kerim de diğer kitaplar da böyledir. Mesela masa anlatacağım. Her anlatışımda farklı yönden aynı şeyi anlatıyorum. İşte o bütünü bütünleyemezsek çelişki var dersiniz. Mesela Kuran-ı.Kerim'de de var. Bir tek cümleyi alarak olmaz. Aynı bilgi bir başka boyuta anlatılıyor. Ama öyle bir boyuta geleceksiniz ki hepsini birleştireceksiniz. Bilinciniz yükseldikçe enerjiyi almakta farklılaşıyor o yüzden anlamak uzun zaman alıyor.

Bu bahsettiğiniz evrim mi oluyor? İnsan sürekli bir üst bilince çıkar diyorsunuz. Peki bu nereye kadar devam ediyor?

Din kitapları nereye kadardı 2000 yılına kadardı. 18. boyuta kadar insan bilincinin ulaşması gerekiyordu. Ama dünya 3. boyutta. Uyuyan insana tüm bilgi açılır mı? Amaç yavaş yavaş uyandırmaktır. Din kitapları bunu yaptı. Tecridi olarak bu bilgiler verildi. Bu bilgiler zaten alfa kanalından indiriliyor. Alfa dünyamıza açılan tek enerji hattı zaten. Tüm din kitapları da buradan geldi başka kanal yok. O dönemde Mısır üzerindeydi Musa'ya geldi Arabistan üzerine geldi Muhammed'e geldi. En son peygamber olarak Muhammed'le 18. boyuta kadar veriliyor. Kuran'dan başka 18. boyut bilgileri yok. Kuran'da da 9. boyuta kadar açık gerisi şifreli. 2000 yılına kadar insanlığı uyandıracaktır. Uyandıkça bilinçler veriliyor. Şifrelemiş ki insanlar geliştikçe şifreyi çözecekler. Ama insanlar ya uyanmıyor yada bazıları uyanmasını istemiyor . Ama tasavvuf dediğimiz ortamda bunlar açılmıştır. Çok yüce bilinçler olmuş İslam aleminde. Hacı Hacı Bektaş Veli, Mevlana, Yunus Emre gibi. Bunlar bilinçlerini uyandırıp çok muhteşem yorumlar yapmışlardır. Kendi bütünlüklerini dergahlarını kurmuşlar. Ama bir taraftan ise ayrılık oluyor yine bölünüyor. Halbuki amaç dinlerin bölünmesi değil birleşmesidir. Hepimiz kardeşiz bunu insanlığın anlaması gerekiyor değilse ne savaşlar ne kavgalar bitecek. Ama insanlar bunu anlamadı Kuran'ı anlamadı anlasalardı Bilgi Kitabı'na gerek olmazdı, savaşlar, kavgalar olmazdı. Bilinç uyanmış olurdu. Kardeş olurlardı, el ele yaşamış olurlardı ama şuan öyle bir manzara yok.

Mevlana demişken vakfınız ismini Mevlana dan bu düşünceyle mi alıyor? Yoksa başka bir anlamı mı var bu ismi almasında?

Mevlana hakiki insan demektir. Sıfattır Mevlana isim değil. Mevlana 700 yıl önce bütünlüğe ulaşıp Mevlana denmiş. Eğer bende bilinçlenip bütünlüğe ulaşsam bana da Mevlana denir. Mesela Buda içinde öyle. Onlar kendi bütünlüklerini kurmuşlar o yüzden onlara bu sıfat verilmiş değilse onlara has değildir bu sıfatlar. Bilgi Kitabı'nın yapmak istediği de hakiki insana ulaştırmaktır. O yüzden Mevlana deniyor. Ama diğer taraftan kitabı yazan Bülent hanımda Mevlana'nın enkarnesidir. Oda kitapta açıklanıyor zaten. Buna insanlar inanır inanmaz o herkesin kendi bileceği iş.

Bahsettiğiniz Mevlana'nın enkarnesi olması olayı bildiğimiz bir reinkarnasyon mudur?

Evet reinkarnasyondur. Eğer reinkarnasyon olmasa Allah'ın adaleti hiç bir şekilde açıklanamaz. Kuran'ın 80 yerinde zaten var. Ama şifreli olduğu için bilmiyorlar. Bilinç düzeyleri oraya ulaşırsa bunu bilecekler. Aldıkları bilgi ona hazırsa bilecek. Peki nasıl açıklarız reinkarnasyon olmasa? Biri güzel biri çirkin biri zengin biri fakir nasıl olacak. Bu düzeni nasıl açıklarız?

Kutsal kitaplar diğer dünya inancıyla bunu açıklar. Cennet Cehennem inancıyla izah eder.  İyilerin cennetle mükafatlandırılması, kötülerin cehennemle cezalandırılması gerçeğine işaret eder. Bilgi Kitabı da bu gerçeğe reinkarnasyonla açıklama getiriyor

Hayır, K.Kerim'de de var ama insanlar görmüyor. Cennet denen bir yer yok. Cennet 4. boyuttur. Dünya zaten 1981 yılında geçti cennete. Oraya gideceğiz diye uğraşmaya zaten gerek yok. Ama cennetin olduğu yerde cehennemde var gayet tabi. Ama o size bağlı. Bu dünyada cennetimi yaşayacaksınız cehenneminizi mi yaşayacaksınız bu sizin seçiminiz. İnsanda özgür irade var seçim size ait. Neyi yaşayacağınıza siz karar veriyorsunuz. Yaptığınız size dönüyor cennet mi cehennem mi işte budur. Dünya bir evrim okuludur. Mesela kaç yıl okursunuzda öyle öğrenirsiniz. Mesala bir çocuk doğdu ve öldü. Ama bazısı yüz yıl yaşıyor. Bunun cevabını kim verecek hani Tanrı adildi. Reinkarnasyon olmasa bunun cevabı ne olacak. Reinkarnasyonu neden istemiyorlar çünkü sorumluluk yüklüyor. İnsanlar sorumluluktan kaçıyor. Allah alnına yazı yazmaz insanın olmaz böyle bir şey. Herkes ne ekerse onu biçer. Kimine kötü kimine iyi kader yazıyorsa döner sorarım ben neden diye. Böyle şey olur mu,? Ne diyor suretimde yarattım, seçme hakkı verdim peygamber verdim seç diyor.

Daima bilgiler verilmiş, doğru yanlış öğretilmiş. Özgür iradeye karışılmaz. Kötüyü seçerseniz, Allah ne yapsın. Bir madde çekim alanı var dünyanın. Şöhret, güç, sevmek... İşte bunlardan kurtulmak mümkün değil. İşte reinkarnasyon budur, bu çekimlerden kurtulacaksınız. Bu çekim alanından çıkana kadar gelip gideceksiniz. Ne zaman kurtuldunuz, işte o zaman cennet olacak. 4. boyutun anlamı budur. Oraya kadar yükseliş oldukça dünya çekiminden kurtulunca 4.boyut da biter, dünyaya geri dönemezsiniz, biter. Ancak 7. boyutta bu Mevlana denilen kavram bütünlük orada olur. Boyutlar zaten tek tek var Bilgi Kitabı'nda, evrimle olur bu ruhsal gelişme. 7. boyutta eğer ki isterseniz dünyaya öğretmen olarak gelirsiniz. Ulular, peygamberler böyle olmuş. Evrimi tamamlayıp gelmişler. Bu insanın kendi kendini evrimleyerek kendi sorumluluğunu kendi eline almasıdır. Şah damarımdan daha yakınım diyor ne demektir bu anlaşılması lazım. Anlayın evrimi tamamlayın diyor. Din ortamlarının getireceği son boyut 18. boyuttur. Bundan sonrası yok. Bundan sonrası omega boyutudur. Bundan öncekine omega yüklenemezdi kaldıramazdı bilinçleri. 19. boyut “omega”dır. Yapılması gereken bu dönemde omegadan çıkıştır. Buda Bilgi Kitabı'na verilmiştir.

Kuran-ı Kerim son kitaptır şeklinde inanıyor Müslümanlar ve herkeste böyle bilip bu şekilde inanıyor, bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Kuran-ı Kerim son din kitabıdır. Son kitap değildir. Kuranı-ı Kerim içinde kendinden sonra gelecek kitap bildirilmiştir. İncil de Kuran bildirilmiş. Ama fanatik bir Hıristiyan'a söyleyin aaa basar çığlığı. İsra suresi 13. ayette Kuran'da “kıyamet döneminde amel defteriniz dışında açık seçik önünüze kitap konacaktır” diye açıkça Bilgi Kitabı'ndan bahseder. Araştırdık. Ama tercümelerde bu yok. Son kitaptır diye bir bilgi yok yazmaz. Peygamber sondur der kitap demez. Tercüme öyle yapılmış. Peygamberlik dönemi biter ama kitap dönemi bitmez. Uyanamayan insanlar ne olacak. Kitap geliyor ama Bülent hanım peygamber değildir. Medya öyle yazar ama ben kaç yıldır yanındayım, yok öyle bir şey. Öyle bir şeyde kıyameti koparır Bülent hanım. Tabulaştırsanız bile bunu istemez.

Bülent hanımdan bahsetmişken biraz yaşam öyküsünden bahseder misiniz? Bizim bildiğimiz bir dönem İzmir de yaşaması ve kaligrafik yöntemle Bilgi Kitabı'nı yazdığıdır. Daha fazla bir bilgimiz yok hakkında.

Bülent Hanımın babası Atatürk döneminde bir askermiş. Annesi saraya mensup bir hanımefendiymiş. Eşi Adnan ağabeyimiz kulak burun boğaz doktoruydu. İzmir'de eşiyle yaşıyorlardı. Bu konuyla ilgili bize şunları söylemişti: “Hayatımda bir kez bile kahve falı kapatmadım.” İşte böyle bir insan. 1966 yılında bir kanal açılıyor bilgiler gelmeye başlıyor. Eşine beni bir doktora götür ben deliriyorum galiba diyor.

Yani durup dururken bilgiler gelmeye başlıyor

Evet durup dururken zaten peygamberimize de öyle gelmemiş mi? Hira dağında aldığı bilgilerden sonra oda telaşa kapılmıştı. İşte böyle bir kanal açılıyor, telaşlanıyor, tabi çünkü bilmiyor böyle bir şey. Hiç alakası olmamış ki bu şeylerle. Kendisine indiriliyor bir şeyler, ama o bilmiyor böyle şeyler yazamam diyor, gelenleri yırtıp yırtıp atıyor. Aynı bilgi geceler boyu geliyor yırtıp atıyor. Ben insanları kandırmakla mükellef değilim, yapamam diyor. Hatta bazı kişilerin ismini veriyor onlara verin, dinden onlar anlar ben anlamam diyor. Nasıl anlamazsın buna sen ahit verdin, nasıl hatırlamazsın diyorlar. Ama hakikatler anlatılınca tamam diyor ve yazmayı kabul ediyor. Hatırlıyor ve bunların çoğunda ben yanındaydım, yıllarca Mevlanalığını açıklamaya diretiyor. Ben açıklayamam dediğini biliyorum. Yani son derece aklı başında biri. Ama nedir, lise mezunu biri. Ama bu işler bunlarla olacak şeyler değil. Peygamberimiz de öyleydi zaten. Sınavın bir parçası zaten dünya kaosunun içinden ne kadar çıkabileceğiz. İşte Bülent hanımda kani olduktan sonra başlamış yazmaya. Bende kendisini 84 yılında ilk fasikülü aldığımda tanıdım. Hala birlikteyiz. Onun hakkında söylenenlere ben gülerek yerlere yatıyorum yani. Para kaçırıyormuş vs. Bülent Hanım bu kadar bir evde (küçük) yaşıyor. Zenginlerin nasıl yaşadığını biliyoruz. Halbuki yok öyle şey. Bülent Hanım paraya elini sürmez. Son beş kuruşunu da bizlere bir yerlere giderken harcar. Ben kendisine diyorum tur düzenleyip senin evini göstereceğim diyorum inanmaları görmeleri için. Ben yıllarca yaşadım paranın lafını dahi etmez. Bizim zaten parayla işimiz olmaz. Ama insanlar söylüyor bir şeyler.

Peki vakfın kuruluşunu, işleyişini göz önünde bulundurunca vakfın gelirleri nerden karşılanıyor? Basında gördüğümüz kadarıyla hep yolsuzluk iddiaları gündeme geliyor.

Vakıflar kanunu var. Vakıf kurulurken bir para yatırılıyor. Biz bunları aramızda topladık, kim ne kadar verirse o vakfı öyle kuruyoruz. Vakfın gelirleri, bağışları vermek isteyenler vardır verirler. Bu zamana kadar üyelerden 5 lira aldık. Bu yıl üyelerden 10 lira aylık almaya karar verildi. Buda her vakfın uyguladığı gayet olağan şeylerdir. Bunun dışında kimseden beş kuruş alınmaz. Ama vakfımızın programları vardır, muhteşem açılışlar olur dünyanın her bir tarafından gelenler olur. Vermek isteyen olursa buda kendi bileceği bir şeydir. Vakıf bağışı alır. İsteyen verir. Zorla olmaz. Kitaplar, fasiküller var isteyen alır. Fasikül 1 liradır isteyen alır. Ayrıca seminere gelenler devamlı devam ederlerse okudukları fasikülleri alıp götürebilirler. 62 haftada da kitaba sahip olurlar. Parayla pulla işimiz olmaz. Ama vakfın işlemesi için bir takım paralar olur bahsettiğimiz gibi. Ancak yurt dışına kaçıracak hiç paramız olmadı zaten.

Biraz önce dediniz burada siz neler yapıyorsunuz. Bizim 18 çalışma grubumuz var. Çalışma yapıyoruz. Ayrıca ben vakfın denetçisiyim. 3 ayda bir bütün defterleri denetleriz biz. Geçen hafta ordaydım. Nasıl denetim olursa bizde öyle inceler ve rapor yazarız ve Bülent Hanıma sunulur. Birileri bir şey kaçırmaya kalksa biz orda görürüz onu, zaten mümkün değil böyle bir şey.

Vakfa gelenler genelde kimler oluyor? Araştıranlar mı, merak edenler mi yoksa gerçekten okuyarak bazı şeyleri doğru bularak gelenler mi? Ayrıca sosyo kültürel konum olarak daha çok kimler katılıyor?

Vakıf sadece İstanbul da var. Buradakiler dernekler. Gelen herkese açık dernekler. Ama Bilgi Kitabı hak edenlere verilir sadece. Yüksek bir enerji bütünü çünkü. O bütünü anlayamayan almaz. Mesela, birine vermek istersiniz olmaz oda başkasına verecektir okumayacaktır. Ama dernek ayrımcılık yapmaz. Kardeşliği öğrensin birlikte olsun diye uğraşıyoruz zaten. Ama gelenler tabii merak edenler oluyor. Eline geçmiştir sormak için gelir ya da sizin gibi araştırmak için gelenler olmuştur. Ama insanlar ne yapıyor açıp interneti ne kadar olumsuz haber varsa onları okuyor. Ama bu arada ilginç olan da bu haberleri okuyan bir kısım kişilerin de gelip görmek istemesidir. Meyveli ağaç taşlanır düşüncesiyle demek ki bir şeyin aleyhinde bu kadar konuşuluyorsa bunlarda iyi şeyler var diyerek çok doğru düşünceyle gelenlerde var. Bunun dışında fasiküllerimiz de vardır tanıtım fasikülleri biz bunları derneğimizden parayla alırız ve dağıtırız. Üç fasikül 1 liradır zaten. Biz herkese vermeye çalışırız uygun görenler gelirler görürler herkese açık yani.

Yurt dışında var mı vakfa gelip üye olan Bilgi Kitabı'nı okuyanlar?

(Eliyle çok fazla olduğunu belirtiyor). Çok fazla. Türkiye uyuyor. Bütün dillere tercüme edildi neredeyse. İlk İngilizce basılacağı zaman araştırdık en ucuz Türkiye de var. Buradan postalıyoruz. Tabi vakfın parası oldukça bunlar basılıyor. Bazen arkadaşlar diyor ki, Hollandaca'yı ben üzerime alıyorum diyor ve bastırıyor böyle de olabiliyor. Yurt dışında her yerde okunuyor bu kitap.

Yani oralar da da temsilcilikler var.

Çok yerde var aklımda tutamayacağım kadar çok. İstanbul'da 1 Kasım dışa açıldığımız programlarımız var. Dışardan panalistler geliyor. Onlar seçiliyor bu konularda çalışma yapan başka gruplar geliyor. Maya takvimiyle çalışan, Kızıldereli olan biri geldi mesela bu yıl. Yani çok güzel. Kıyafetlerini sergiliyorlar, yani onlarında sizin gibi insan olduğunu görüyorsunuz. Ben iyiyim o kötü demeyi artık insanların bırakması lazım. İsrail'e bir panel için gittiğimde bir Yahudi dedi ki Müslümanlar çok fanatik. Dedim sakın öyle söyleme, çünkü bir gün önce ağlama duvarına gitmişim onların fanatikliğini gördüm. Yani her yerde fanatik var. Çok iyi bilinçler de var. O yüzden ayrım olmaması lazım. İnsan her yerde aynı insan. Artık kardeş gözüyle bakması lazım. O Müslüman bu zenci. Bunu bırakmamız lazım. Herkes kardeştir. İşte bu toplantıda bunları görüyoruz. Bizim yapmak istediğimiz vakfımızın görevi bunlar. Aradaki farklılığı kaldırması gerektiğidir. Bülent Hanım'ın bir sözü vardır yaratanı severim yaratandan ötürü. Bunu başarın çocuklar derdi. Dönem bu çünkü.

Bilgi Kitabı dışında yayınlarınız var mı? Bülent Hanım'a ait Işık adlı kitap elimize geçmişti.

Yok. O Bülent Hanım'ın kendi yazdığı kitap. Onu yayınladık ama bizim amacımız kitap yayınlamak değil yayın evi değiliz.

Bilgi Kitabı'nı açıklamak ve tanıtmak adına var mı böyle bir çalışma?

Hayır. Yalnız kitabımızı okuduysanız şunu söyler. Her şeyi okuyun. Ne kadar bilgilenirseniz o kadar bakış açınız gelişir. Din kitabından klasiğe araştırmaya kadar, her konuda bilginiz olsun. Tek şeye takılıp kalırsanız kesin yanlış yoldur

Biraz önce fanatiklerden bahsettiniz. Günümüzde ülkemizde Müslümanlık yaygın çoğu ülkelerde de Hristiyanlık, Musevilik yaygın. Peki tepki almıyor musunuz, ortaya koyduğunuz düşüncelerin insanların inandığı kutsalı sarstığı düşüncesiyle?

Biz kutsalı sarsmıyoruz ki. Eğer kitapta okuduysanız hatırlayın orayı biz sizin inançlarınızı sarsmak istemiyoruz. Herkes kendi inancında serbesttir. Yapsın tabi ki, çünkü yapmadan bir üste çıkamaz. Neyi isterse yapsın. Ama şunu bilsin benimki doğru diğerleri yanlış bu olmaz. Tepki tabi ki alıyoruz. Mesela realitenin yıldızı var altılı yıldız. Diyorlar ki Yahudiliğin sembolü hayır aslında. O sembol evrenseldir. Onu Museviler almış, sembol kullanmışlar onlara özgü değildir. Bilinen bir şeydir. Araştırılmazsa bilinmez tabi ki. Ama sorulursa biz anlatırız doğru olanı.

Biraz önce dediniz ki Bilgi Kitabı bir din kitabı değildir. Yeni bir din değildir. Peki ne olarak adlandırıyorsunuz bu oluşumu? Hangi katagoriye koymak gerekir? Yeni dini oluşum mu diyeceğiz? Yoksa New Age mi diyeceğiz?

Hayır. Bütün kitapların bünyesinde toplanmasıdır. Dedik ya görevimiz birleşim. Dinler insanlara bu birleşim için verildi ama insanlık bunu görmek istemiyor. Herkes ben iyiyim diyor ve kan gövdeyi götürüyor. Böyle saçma şey olamaz. Bilgi Kitabı bunun için, insanlığı belli bir seviyeye getirmek için sırayla verilmiş dinlerin bir bütün olduğunu anlatan ayrılık olmadığını söyleyen bir kitaptır. İlkokul, Ortaokul, Lisedeki matematiğin birbirine zıt olduğunu söyleyebilir miyiz? Hepsi bir bütün bunların. Üniversitedeki bir adam şimdi diyebilir mi ilkokuldaki matematik yanlış, bunu diyebilir mi. İşte Bilgi Kitabı'nın da görevi bu. Bu döneme ait enerjileri insanlara yakın plandan vermek. Çünkü insanların egoları var çekemiyor çekemeyince de başı belada. Bunların hepsi bir bütündür diyerek bunu ortaya koyuyor. Mesela spritüel konularda çok kitap var okuyun hep birbirinin aynısı. Detay farkı vardır. Öz aynıdır. Tek hakikat var. Allah bir hakikat bir. Bırakın diğerlerini biz Müslümanların yapmaması gerekiyor. Demiyor mu Kuran-ı Kerim bütün kitapları kabul ederim, ölümden sonraki hayatı kabul ederim. Açık açık söylemiş. Hata din kitaplarında değildir. Onları anlamayan kendi düşüncesine göre yorumlayanlardadır. Kitaplarımızda yok bunlar.

Siz kendinizi Müslüman olarak tanımladınız. Bu durumda dışardan gelenler sizi bu noktada sorgulamıyor mu? Hristiyanız, Yahudiyiz ya da başka bir inançtayız gibisinden.

Hayır inanın. Biz Hristiyanlığa inanmıyoruz demiyoruz ki. Ben İsa'yı da Musa'yı da çok seviyorum. Çünkü kitabımız demiyor mu, amentümüz değil mi bunları söyleyen, yanlış mı söylüyorum. Peygamberlere, kitaplara hepsine inanacaksın diyor. Öldükten sonra dirilmeye inanırım diyor. Reinkarnasyonu anlatmış her şeyi anlatmış daha ne anlatsın. Ama insanların işine gelmeyince anlatmıyor. Bilgi Kitabı'nın Kuranda yazdığını, İlliyyun diye bir şey var. Tam hatırlamıyorum şu an, ama 80 yerinde var zaten. Açık verilmiş şifreli verilmiş hep verilmiş yani. Ama nedir, özellikle Kuran çok şifrelidir. Yedi zahiri yedi Batıni anlamı vardır her cümlenin ne demek bu. 7 açık o da katman katman. Yani kafayı çalıştıracaksın, yüzeyi okumakla olmaz bu iş. Ama biz ne yapıyoruz ezberliyoruz. Ne yazdığını bilmiyoruz. Tekrarla diye verilmemiş. Yüksek yere koy derken kafana yaz demiş. Oku, çöz ve anla ve yoluna yürü, bunun için gelmiş.

Tekrar sizin görevinize dönersek siz dernek başkanı mısınız burada?

Hayır değilim. Dernek denetçisiyim. Birkaç tane dernek var burada. Vakfın ve derneğin denetçisiyim. Her şehirde şubemiz vardır. Onun dışında 18 grubumuz var. Bu çalışma programıdır. 18 kişiyi bulur dersleri devam ettirmeye çalışırız. Bu önemlidir, çünkü sokaktan rast gele kişiler değil bunlar. Kademe kademedir buda. En son aşaması dernek açma yetkinisin verildiği “kozmo”dur. Konak bizim 18 in açtığı şubedir. Oranın su elektrik gelir gider vs. hep bize ait, yani nedir bu, bir bütünü idare etme yetkisi veriliyor size.

Bu görevleri size Bülent Hanım mı veriyor, yoksa siz kendiniz mi bunu oluşturuyorsunuz?

Şimdi herkes 18 kişiyi oluşturur ama onu yürütmek önemlidir. Mühim olan odur. Onunda kademeleri var. Ama son olarak Bülent Hanım onu verir. Mesela bize dedi: “Konak Şubesini açacaksınız, Alsancak'ta olacak.” Bizim şubemizde Hilton Oteli karşısındadır. Artık buranın her şeyi bize aittir. İdare etmeyi öğreniyorsunuz orada. Ayrıca hepimiz 18 üye kaydetmek zorundayız oraya. Çünkü 18 bize Bilgi Kitabı'nın öğrettiğine göre en muhteşem yansıma teknikleridir. 18 sistemler yasası olarak geçer. Evrenlerin yaradılış sistemleridir. Aynısını bizde uyguluyoruz. Yani görevimiz enerjiyi yansıtmaktır. Ben enerjiyi çekmeye başladığım zaman beden hücrelerim çeker o enerjiyi. Nereye yansıtmam lazım yanımdakilerde alsın diye. Nereye kadar yansıtırım evrimim nereye kadarsa oraya kadar. Evrimi ölçme imkanımız da yok. Mesela çok yansıtıyorum diyelim. Ama Bilgi Kitabı Türkiye'de. Peki Amerika'da ki ne olacak? İşte dünyanın her tarafına yansıma teknikleri bunlar. 18'li yansıma programı en ücra köşeye kadar ulaştırır bu enerjileri. Tabi egolarınızı kontrol edebiliyorsanız. En önemli şey bunu oluşturabilmek. Sevgi, koordinat ve bilinç bütünlüğü olması gerekiyor. 18 tane 18 olmuş oluyor. Bütün dünyaya enerjiyi yansıtabiliyoruz. Dediğimiz gibi bizim bütün işimiz bu. Bilgi Kitabı'nın açıklanıp fasiküllerin okunmasıdır. O gün ne enerji yüklendiyse onların alınmasıdır. O 18 kişi sırayla açıklar.

Birde özel bir soru sormak istiyorum. Evinizde her yerde mor renk hakim. Bilgi Kitabı'nın renginden dolayı özel bir tercih mi?

Ben ressamım. 1969 da mezun oldum Akademiden. Mezun olurken üç tane hocadan sıfır aldım. Yıl sonu resimler akademi duvarına asılır. Hocalar “kızım sen hasta mısın, aşık mısın, deli misin? Neden mor ve yeşil yan yana kullanıyorsun, mor nerden çıkmış?” Ben ta o zamanlardan kullanıyorum. Mor o zamanlar kullanılmıyordu akademide. Yani Bilgi Kitabı'ndan dolayı değil. Eskiden seviyorum ama Bilgi Kitabı beni niye çekti onun rengi de mor. Tabi sadece mor diye değil. O rengin bir frekansı var. O frekans demek ki beni çekiyor. Mor Bilgi Kitabı'na göre de sonsuz şuur kapısıdır. Tabi o zaman bundan haberim yoktu. 18-20 yaşlardaydım. Sonradan hepsinin boyutunu öğrendik. Geçen modacılar mor rengi yılın rengi ilan etmiş. Buda değişik. Biliyorsunuz bir de mor insanın tepe şakrasıdır. Bütünlenme noktasıdır yani. Ama benimki o rengin cazibesine kapılmadır, değilse ben bütünlendim diye bir şey yok. Ama bu ne olabilir mor yılı ilan edildiğine göre demek ki insanlığın bilinci o yöne doğru gidiyor. O titreşime doğru gidiyor. Kitabımızda bunlar da yazıyor. Moda boş şeyler değildir, bunlar da insanlığımızın bilincine göre ayarlanır. Yani hepsi bir bütün, hepsi güzel.

Son bir soru daha sormak istiyorum. Aileniz sizin düşüncelerinize katılıyor mu? Bir oğlunuzun olduğunu söylediniz.

Oğlum da bizim çalışmalarımızdaydı yakın zamana kadar.

Eşiniz?

Eşimden ayrıldım. O da meditasyon yapıyor orda tanışmıştık zaten. Ama onun yolu şöyle gider benim böyle gider, ama tamamiyle ters şeyler değil tabi.

Zaman ayırdığınız için sorularımızı içtenlikle cevapladığınız için teşekkür ediyorum.

Ben teşekkür ederim bizi tez konusu olarak ele aldığınız için. Tezinizi görmek isterdik, neler yazdınız aleyhte mi nasıl anlattınız.

Tabi. Tezimizi teslim yaptıktan sonra size de maille bir örneğini göndeririz. Teşekkürler.

...............................................................................................................................

 

 

Yazım tarihi : 28.02.2022-Orhan Öz.


 buzkom@gmail.com